25.8.09

Sultanahmet'ten Canlı

2 yorum
Malumunuz Ramazan ayı içerisindeyiz. Bu konularda pek derin bir bilgilm olmamasına karşın, en azından yemek saatlerinde televizyon seyredebilen bir insan olduğumdan dolayı bu yazıyı yazma kararı almış bulunuyorum.

Kimsenin orucuyla, namazıyla, şusuyla, busuyla bir derdim olmadığı için, Ramazan ile ilgili beni rahatsız eden en mühim noktaya parmak basacağım (basacaaaam!).

Bildiğiniz üzere Türkiye'de magazin basını biraz hastalıklı bir hal aldı son 3-5 sene içerisinde. o eski televole tadını yakalayabilen var mıdır bilmiyorum ancak varsa da çok azdır eminim. İşte bahsetmiş olduğum bu hastalıklı magazin anlayışı, nüfusunun yüzde bilmemkaçı müslüman olan bir ülke de büyük önem arzeden Ramazan ayını da sulandırmaktan geri kalmıyor. Ve hatta bunu Ana Haber Bülteni diye nitelendirdikleri programlarda yapıyorlar.

Sultanahmet'ten Canlı! İyi de niye?

İnsanların yaptığı ibadetten bile nemalanmaya mı çalışıyorsunuz yoksa hakkaten insanlara ramazan ayının kutsallığını vesairesini mi anlatmak niyetiniz? ikincisi biraz eğreti durdu gibi değil mi?

aynen öyle.

Zira içinde bulunduğumuz şu mübarek ayda insanlar Kanal D haber ekranlarında oruçlarını açarken birtakım çakallar ellerinde telefon sevdikleriyle konuşurken kameraya abuk bir sırıtışla el sallıyorlar arkadan arkadan. Biri çocuğunu getiriyor mesela, spiker çocuğu kucağına alıyor ansızın ve "Evet bir bebek var ne bu bebek??" diye soruyor. Annesi de durur mu? yapıştırıyor cevabı "Osman bebek!" isim aklımda kalmadı random seçtim osman'ı. (burada değinmek istediğim ayrı bir konu da "x bebek" tir ancak şimdi sırası değil). Osman bebek'in ananesi Gaziantep'te imiş ve o yüzden orda bulunuyormuş. Büyükannesi görsün diye yani. Osman bebeğin annesinin Sultanahmet macerası bugünlük buydu. İftar, oruç, Ramazan vesaire pek umurunda değil gibiydi.

Herneyse fazla uzatmak istemiyorum. Kişisel ricam, madem o programları Ana Haber Bülteni olarak nitelendiriyorsunuz o zaman lütfen sadece haber yapın. İnsanların kutsal saydığı ya da saymadığı ne kadar şey varsa onları türlü magazinel kılıfa uydurup gözümüze gözümüze sokmayın. İşinizi yapın.

Bir değişik ramazan klişesi de ezan okuyan sanatçılardır bu arada değil mi? Bu furyaya Müslüm Baba'da dahil oldu sonunda. Nicedir bekliyordum böyle bir olayı, kısmet bugüneymiş.

Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan.

19.8.09

çünkü!

0 yorum

aşk güzel şey arkadaş. eğlenceli bir kere. sevdicekle yan yana olunca misal normal zamanlarınız da gülmeyeceğiniz, bırakın gülmeyi dinlemeyeceğiniz şeylerle bile ilgileniyorsunuz, (onlara) gülüyorsunuz (kutsal kitap tadı da bambaşkaymış). vesaire..

ama bazı günler...

sevdicek soruyor ; aşkım beni neden seviyorsun??

şimdi ne diyebilirsin ki buna ?

kimi genç buna oturup ciddi ciddi cevap vermeye kalkıyor. ha buna güzel, romantik bir cevap vermek kabahat midir?? tabi ki de hayır. benim için mesela bu soruya verilebilecek güzel, romantik, dokunaklı cevaplar tamamen yetenek meselesi. insanın içinde olacak falan fişman.

ama şöyle de bir durum var;

bu tip bir soru öyle sevgili kişinin (anladığınız üzere başından beri sevgili olarak bahsedilen, heteroseksüel bir erkeğin sevgilisidir) zart diye sorduğu kadar basit bir soru değildir. ayrıca zart diye verilecek bir cevabı da yoktur. ancak sevgili bunu pek anlamak istemez. zira kadınlar erkeklere oranla her zaman daha romantik olmuştur.

bu sebepten eğer ki çok şartsa cevap vermek şunu tercih ederim (henüz denemedim ki denersem muhtemelen ağır fırça yerim.. yooo dostum kılıbık değilim sadece aşığım.. yoo..) ; hayatım seni seviyorum çünkü karadeniz'de dağlar kıyıya paralel uzanıyor.

açıkcası bu, sadece benim için değil ortalama bir sevgili için de çok afedersiniz göt isteyen bir cevap. ama realite. öyle soruya ancak böyle bir cevap uygun olur. (tabi ki eğer sevgiliniz sizden bu konulu bir kompozisyon yazmanızı istemediyse)

uzun lafın kısası, bu tarz ufak durumlar ilişkiniz adına olumsuz birşey değil kesinlikle. ama tuzu biberi de değil.

aşkım beni neden seviyorsun???

çünkü..

16.8.09

in a relationship with premenstrual syndrome a.k.a. pms

0 yorum
"all database systems have some weak points. that is, they have different design compromises that lead to different behavior."

bakın konumuz kesinlikle "en azından birşeyler yapmaya çalıştım"dan ibaret değildir. zira eğer hiçbirşey yapamamışsan denemiş olmanın pek bir faydasını görmemişsin demektir.

iletişim

her ne kadar 20 ve 21. yüzyılları görmüş bir nesil olmaktan gurur duyuyor olsam da kabul edelim, insanoğlunun iletişim yeteneğine en büyük darbe bu yüzyıllarda geldi. nostradamus kafası yaşıyor değilim kesinlikle ama internetin kazanmış olduğu bu ivmenin pek hayra alamet olduğunu düşünmüyorum (23 ekim 2021'de çok kötü bişey olacağını da eklemek isterim ama).

velhasıl bu yüzyıllarda yağız delikanlılarımızın, al yanaklı hanım kızlarımızın lügatlarına "boşver" "neyse tamam kapatalım konuyu" gibi kalıplar yerleşti. hala söylediğimin arkasındayım. anlaşamıyoruz. herşey hızla kestirilip atılıyor (kestirip atılıyor.. kestr..). herşey ama. ve bir müddet sonra, kestirip atma olayının kısa süre için birkaç sorunu halledebildiğini gördükçe, soru sorma yetinizi de kaybetmiş oluyorsunuz.

işin acı tarafı ise birine "aramızdaki iletişim bozukluğunun sebebi ben değilim" şeklinde kinayeli bir bok atamıyor olmanız. tabi bu zaman içinde erişilebilen bir mertebedir.

gerilim

öyle bir zaman gelecek ki, bugün "birşeylere bağlı olmak çok kötü abi yea" şeklindeki haykırışlarımız, bir nevi fight club kafamız silinip gidecek. zira tonlarca şeye bağımlı hale geleceğiz. bunlardan en önemlisi de gerilim.

insan ilişkilerinde büyük bir önemi olacağını düşündüğüm bir hadise bu. "abi niye bu kadar sakin davranıyorsun bana? iyi misin??" gibi bir laf duyarsanız şaşırmayın.. sakin olun, 10'dan geriye sayın ve bal porsuğunu düşünün. (enteresan bir hayvandır ama şu an konumuz değil).

son olarak;

bir şekilde aşk denilen hadisenin sürekliliğinden bahsedebiliyoruz bugün. kimisi mükemmel sonuçlanıyor, kimisi mükemmel gidiyor ama kötü sonuçlanıyor, kimisi mükemmel gidiyor ancak mecburiyetler sonlanmasını gerektiriyor. ama bitmiyor.

bakınız dostlarım demek istediğim çok açık. bitecek olması, bitmiş olması vs. bir anlam ifade etmiyor ve şanslısınız ki bitirmek zorunda da değilsiniz hiçbir şekilde. kabul ediyorum bazı zamanlar ilişkinizin gidişatı tamamen mantık dışı bir hal alıyor olabilir. bu manevra kabiliyetinize göre uzun veya kısa bir dönemde gerçekleşir ve sizi temin ederim zaman içerisinde bu konuda bir jedi kadar kuvvetli reflexlere sahip olacaksınız (refleks???).

yarın, günümün büyük bir kısmını kendi ilişkimi rayına oturtmak için birkaç ufak çabam olacak.

ha bu arada, eğer ki bir ilişki içerisindeyseniz ve kız arkadaşınız muayyen günlerinde ise, kız arkadaşınızın bedenen çektiği acıları, sıkıntılarını, depresyonunu bir şekilde siz de çekiyorsunuz. bazıları bunu sevdicek ile tek vücut olmak, voltron oluşturmak olarak tanımlayabiliyor olsa da bu, benim için evrim teorisine inanmam gerektiğinin kanıtıdır.

başta da dediğimiz gibi;

"all database systems have some weak points. that is, they have different design compromises that lead to different behavior."

15.8.09

Santur

0 yorum
 

chinaski talking! Copyright © 2008 Black Brown Pop Template by Ipiet's Blogger Template