7.4.09

sizi öldürmeyen şey.. keşke öldürseydi.


"ne demiş şair..."

ne demiş?

çağın gıcır gıcır hastalıklarından bir diğeri de budur bence. çok kasılırsa "aforizmal siksikasyon" şeklinde tıbbi bir açılım da getirilebilir.

entelektüellik hadisesi çok yanlış yorumlanıyor toplumumuzda malesef. hemen belirtmek isterim ki, bilgiye aç olup alakalı alakasız tonlarca kitap okuyan, öğrenmek isteyen, öğrendiğini anlatmak isteyen ile bi problemim yok. hepsinin samimiyetine inanıyorum. derdim bunu bir etki unsuru olarak kullanan civanlarla.

bugünün etkili iletişim aracı nedir? msn'dir. eskiden irc vardı. mirc'in (yazıldığı gibi okunur) bir dönem gençliğinin psikolojik gelişimine de çok sağlam darbeler indirdiği gözlemlenebilir. şöyle diyaloglara şahit olmuşsunuzdur;

- merhaba assian16f
- merhaba barzo^m
- asl?
.
.
.
- neler yaparsın? hobilerin neler?
- felsefeyle ilgileniyorum, en sevdiğim filozof nietzsche'dir.
- hadi ya ben de çok severim. bir lafı vardı mesela neydi o...
- "allah öldü" mü?? benim de en sevdiğim sözü bu adamın. çok haklı yaa..

vesaire..

yukarıdaki diyalog bu örneklerin en basite indirgenmiş olanı ama malesef internet cafelerde mikrfonlu kulaklıklarla zaman harcayan ve böyle bir kafaya sahip milyonlarca insan var.

dediğim gibi bunların bir üst versiyonu da, artık daha bir toplum içine çıkmış, belli bir çevre sahibi, sosyal ancak zekasız insandır. taksim'de, kızılay'da ya da alsancak'da ya da herhangi bir merkez işlevi gören yerde rastlamak mümkündür. sırt çantasına baktığınızda muhakkak birkaç sergi broşürü, sahaftan alınmış birkaç eski kitap görürsünüz. oturup sohbet etmeye başladığınızda ise "koleksiyon yapıyo heralde" şeklinde bir düşünce oluşmaya başlar kafanızda.

insanoğlu bugünkü haline evrildiği ilk günden beri ilgiye muhtaçtır. kendinden bahsedilsin ister. övülmek ister ya da ne bileyim bir şekilde bulunduğu ortamı etkisi altına almak gibi bir çabası vardır. fikrimce bu tür davranışların temelinde yalnızlık korkusu yatmakta. düşünün bir kere 4 kişilik bir grubun içindesiniz ve diğer 3 kişi kendi arasında muhabbet ediyor, dahil olamıyorsunuz, müdahale edemiyosunuz, yalnızsınız. kabus gibi birşey. bu durumdan çabucak sıyrılmak istersiniz haliyle. ve biraz da çekingenlik yaratır tabi ki. adaptasyon süreci uzar.

tek faydası gözlem yeteneği kazandırmaktır böyle bir hadisenin.

çoğu zaman, çok fazla okumakta birşey kazandırmaz, bu açıktır. okuduğunuz ya da dinlediğiniz şeylerden ne kadarını anladığınız önemlidir. ancak bu çaba günün şartlarında boş bir çabadır. çünkü, bugün istediğiniz birşeye ulaşmak için zorluk çekmezsiniz. herşey elinizin altındadır. ve bunun sağladığı rahatlık insanın anlama yetisine vurulmuş çok büyük bir darbedir.

etrafınıza baktığınızda milyonlarca filozof, milyonlarca ekonomist, milyonlarca siyaset bilimci, milyonlarca diyetisyen, milyonlarca psikolog görmeniz de bu durumun eseridir. kulaktan dolma bilgiye hiç çaba sarfetmeden ulaşabilen bir insanın gerçekten birşeyler öğrenmek için çaba göstermesini bekleyemezsiniz. ve böyle bir toplumdan elde edeceğiniz en iyi sonuç esra ceyhan'dır.

"hıhım.. evet.. çok doğru.." vereceğiniz tepkiler sınırlıdır. düşünmeyi unutmuş bir beyin düşünün. her türlü yönlendirilmeye aç ve açık bir şekilde çöplüğe dönmüş bir beyin. evet, çok fazla bilgi vardır ancak bu bilgileri birbiri ile ilişkilendirme yeteneğini kaybetmiştir beyin.

ve artık kullanışsızsınızdır.

nietzsche'nin dediği gibi;

allah öldü. yaşasın seferoğulları!!!!

1 yorum:

Great dilemma on 8 Nisan 2009 21:04 dedi ki...

nietzsche, ''beni gelecek yüzyılın nesli anlayacaktır'' demiş. ama anlamalarını beklediği şey bu muydu... işte o konuda şüpheliyim. ellerine sağlık, seks kokulu bi yazı olmuş.

Yorum Gönder

yorum yaparken kimseyi kırmamanızı, yorumlarınızı hukukî çerçeve içerisinde (taşırmadan) yapmanızı istemek zorundayım. şu an baskı altındayım ve silah zoruyla bunları yazıyorum.

 

chinaski talking! Copyright © 2008 Black Brown Pop Template by Ipiet's Blogger Template